Gerçeklikle katiyen bir bağlantısı bulunmayan adeta bir bilgisayar oyunu gibi dizayn edilmiş bir dreamovie ile daha karşı karşıyayız.
Hiç birini dünyada tanımadığım bir grup insanla büyük bir binanın bodrum katındayız. Herkes korkmuş durumda ben de korkuyorum çünkü belli ki dışarda tehlikeli bir durum var ve bu binadan bir şekilde başka bir binaya geçerek ilerlemeliyiz. Ben ve iki arkadaş (bu noktada artık arkadaşa döndük) gönüllü olarak binanın ön tarafına doğru bir çıkış bulabilmek için oradan ayrılıyoruz. Bir sonraki alana geçtiğimizde içerisi tavana kadar su ile dolu. Yüzerek ilerliyoruz ama arada kafayı yukarı çıkarıp nefes almak gerekiyor. Bu şekilde engelleri aşarak binanın ön tarafına varıyoruz ve ilerlemiş insanları görünce onlara beklemelerini bizim diğer kalanları alıp tekrar geri geleceğimizi söylüyoruz. Aynı engelleri aşarak geri dönüyoruz ve bu gruptaki insanlara dediklerimizi yaparak bizi takip etmelerini söylüyoruz. Bazı insanlar nefeslerini tutamadığı için ve sulu kısımda yeterli oksijen bulunmadığı için boş kola şişelerine hava doldurmalarını söylüyoruz. Bir kız bana soruyor şişenin havayla dolu olduğunu nasıl anlıycaz diye. Ben de gerizekalı kapağını kapat dışından bastır içeri çökmüyorsa hava doludur diyorum. Bu arada baya tepkiyle karşılaşıyorum kıza gerizekalı dediğim için. Uzatmayın, ölücez hadi devam falan diye geçiştiriyorum. Tam herkesi toparlarken arka kapıdan öaaaağğğ falan diye bir böğürme sesi geliyor. Ve camlardan gördüğüm kadarıyla zombi bir köpek ve sahibi sağa sola koşuyor. Ben de diyorum ki hah tehlike buymuş. O sırada içerden biri bağırıyor aaa benim klavyem! diye. Yanıma gelip yerden klavyesini alıyor ve o sırada o zombi çocuk bizi görüyor. Apar topar hazırlık yapmadan sulu kısma doğru geçiyoruz yine. Arkadan bir kaç kişiyi yediler galiba bilmiyorum da biz güvenliğe kaçtık yani.
Epeydir de Left 4 Dead oynamadım. E bu neydi şimdi?